Yerli halk tarafından avucun içi gibi bilinse de üniversite öğrencilerinin pek bilmediği Polat Paşa Bulvarı’ndan bahsedeceğim. Geçen haftalarda bizimkilerin gönderdiği kargoyu almak için geldiğim Polat Paşa Bulvarı’na bu kez fotoğraf makinemle geldim. Buranın özelliği eski binaların restore edilerek bütününün kamu sektörüne ait kurumlardan oluşmasıdır. Mağusa’nın, hatta Kıbrıs’ın en köklü liselerinden olan Namık Kemal Lisesi, Polat Paşa Bulvarında bulunmaktadır.
Nasıl gidilir? Salamis yolundan Anıt yönüne doğru ilerlersin, Anıt çemberine gelince sola dönersin sonra ilk aradan sağa saparsın. Şu aslanı görünce dönüver hemen.
Polat Paşa Bulvarı’nın sonunda askeri bölge (Maraş bölgesi) başlıyor, buraya girmek yasak.
Polat Paşa Bulvarı’nın sonunda Mağusa Belediyesi var. Mimarisi güzel değil mi?
Akıllı mimar güneş ışınlarının hangi açıdan nasıl etki edeceğini hesaplayarak bariyerleri yönlendirmiş. Bir çok mimar bu bariyerleri kestirmeden yatay olarak üst kısma uyguluyor.
Belediye binasının karşısında Hayvanat Bahçesi var. Gitmeye kesinlikle değmez fakat sırf fikir edineyim ve sizle paylaşayım diye içeri giriyorum. Giriş ücreti 50 kuruş ve bu işe bakan görevli falan yok. Ben yine de hayvanları düşünerek personel bulup ücreti veriyorum. İçeride aynı zamanda evcil hayvan ve ilgili malzemeler satan dükkan var. Bir de çocuklar eğlensin diye mini lunapark var. Ne alaka? İçeride kırmızı balıkların olduğu bir havuz, maymunlar, eşek, keçiler, papağan, su kaplumbağaları ve kobay fareleri var.
Hayvanların yarısından çoğu günlük hayatta para ile satılanlardan. Eşek zaten yol kenarlarında ve ortalarında var.
Merhume Victoria Hanım’ın toprağı bol olsun, adına yapılmış ve içi yosun tutmuş havuzda irili ufaklı kırmızı balıklar yüzüyor.
Şu ilanın komikliğine dikkat çekmenizi isterim: “ Dünya tatlısı !! Kobayımız doğurdu! 20 lira”
Bu kobaylar çiftleşmeden başka ne yapabilirler ki? Aynı kafesin içinde tüm gün yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, doya doya uyuyorlar, iş-okul yok. Düşünecek bir şey yok. Geriye sadece fizyolojik ihtiyaçlar kalıyor ve bunlardan biri de çiftleşmek oluyor. Biriken enerji bir şekilde harcanmalı ya o bakımdan. Doğurmak da ne kelime; adeta seri üretim. Anne ve babanın her türlü renk ve motif kombinasyonunu görebileceğiniz canlılara 20 lira verir misiniz? Bir de bazı insanlar bunları çok sevdiklerinden dolayı kazağının altına, koynuna vs. sokuyorlar. Bu ne aşktır böyle? Pişirip yemesinler de…
Nasıl gidilir? Salamis yolundan Anıt yönüne doğru ilerlersin, Anıt çemberine gelince sola dönersin sonra ilk aradan sağa saparsın. Şu aslanı görünce dönüver hemen.
Polat Paşa Bulvarı’nın sonunda askeri bölge (Maraş bölgesi) başlıyor, buraya girmek yasak.
Polat Paşa Bulvarı’nın sonunda Mağusa Belediyesi var. Mimarisi güzel değil mi?
Akıllı mimar güneş ışınlarının hangi açıdan nasıl etki edeceğini hesaplayarak bariyerleri yönlendirmiş. Bir çok mimar bu bariyerleri kestirmeden yatay olarak üst kısma uyguluyor.
Belediye binasının karşısında Hayvanat Bahçesi var. Gitmeye kesinlikle değmez fakat sırf fikir edineyim ve sizle paylaşayım diye içeri giriyorum. Giriş ücreti 50 kuruş ve bu işe bakan görevli falan yok. Ben yine de hayvanları düşünerek personel bulup ücreti veriyorum. İçeride aynı zamanda evcil hayvan ve ilgili malzemeler satan dükkan var. Bir de çocuklar eğlensin diye mini lunapark var. Ne alaka? İçeride kırmızı balıkların olduğu bir havuz, maymunlar, eşek, keçiler, papağan, su kaplumbağaları ve kobay fareleri var.
Hayvanların yarısından çoğu günlük hayatta para ile satılanlardan. Eşek zaten yol kenarlarında ve ortalarında var.
Merhume Victoria Hanım’ın toprağı bol olsun, adına yapılmış ve içi yosun tutmuş havuzda irili ufaklı kırmızı balıklar yüzüyor.
Şu ilanın komikliğine dikkat çekmenizi isterim: “ Dünya tatlısı !! Kobayımız doğurdu! 20 lira”
Bu kobaylar çiftleşmeden başka ne yapabilirler ki? Aynı kafesin içinde tüm gün yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, doya doya uyuyorlar, iş-okul yok. Düşünecek bir şey yok. Geriye sadece fizyolojik ihtiyaçlar kalıyor ve bunlardan biri de çiftleşmek oluyor. Biriken enerji bir şekilde harcanmalı ya o bakımdan. Doğurmak da ne kelime; adeta seri üretim. Anne ve babanın her türlü renk ve motif kombinasyonunu görebileceğiniz canlılara 20 lira verir misiniz? Bir de bazı insanlar bunları çok sevdiklerinden dolayı kazağının altına, koynuna vs. sokuyorlar. Bu ne aşktır böyle? Pişirip yemesinler de…
Hayvanat Bahçesinden çıktık, yan taraftaki çocuk parkına girdik. Bu bölge tamamen oksijen deposu. Bir sürü çam ağacı mayıs ayının tatlı sıcağını serinleterek ılıklaştırıyor. Hamak olsa uyurdum yani.
Parkta nostaljik oyuncaklar var; hepsini önceden görmüştüm, bir şu hariç: Manuel dönen salıncak.
Parktan çıktık, Polat Paşa Bulvarı’nın girişine doğru ilerliyoruz.
Bu harabe bina hakkında herhangi bir yazılı bilgi bulamadım. Yanındaki sarı ve siyah renklerdeki bina ise Postahane.
Kıbrıs’a ithal edilen ilk tren lokomotifi. 1904-1951 yılları arasında Devlet demir yolları inşası ve işletiminde kullanılmış. Kıbrıs’a ithal edilen değil de Kıbrıs’ta üretilen ilk tren lokomotifi yazısını görmeyi yeğlerdim. Sağ arka taraftaki bina da tarihi. Dedim ya bu bulvar hep kamu sektörüne hizmet veren tarihi binalardan oluşuyor diye…
Polat Paşa Bulvarı’nı gezdiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder