12 Mart 2010 Cuma

Cem Seymen'in gözünden Kıbrıs

14 Mart 20:00'de CNNTÜRK, İş Seyahati programını izlemenizi öneririm.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bizim turistler bizi nasıl kazıklıyor?

"Bizim turistler bizleri nasıl kazıklıyor?" Sorusunun cevabını Kıbrıs’a gelen yerli turistleri ve tesisleri anlatarak cevaplandıracağım.

Otel ilanlarında görmüşsünüzdür; Kıbrıs’taki otel fiyatları ile Türkiye’deki otellerin fiyatları neredeyse aynıdır. Aslında fark vardır ve bunu sadece bazılarımız fark eder. Fiyatlarla birlikte yıldız sayıları da aynı olmasına rağmen Kıbrıs otelleri daha ucuzdur çünkü uçak biletinizin gidiş-dönüş ücreti de buna dahildir! Bu da kişi başı yaklaşık olarak 180 TL’ye tekabül ediyor.

En önemli etken ise kumarhaneler. Herkesin bildiği bu gerçek, Kıbrıs ekonomisinin en önemli unsurlarından biri. Anlayacağınız, Türkiye’deki kumarhane yasağının kalkması Kıbrıs ekonomisinin kül olması demektir. Diğer önemli etken ise Kıbrıs’ın denizinin asla ve asla tartışılamayacak derecede güzel olması. Plajlar işletme açısından iyi değerlendirilemiyor, o ayrı. O plajlar Türkiye’de olsaydı çok daha iyi değerlendirilirdi fakat bir o kadar da pahalı olurdu. Her taraf denizle çevrili olduğu için halk plajları çoğunluğu oluşturuyor. Aslında halk plajı diye bir şey yok; her yer keşfedilmemiş koy havasında olduğu için bazen sadece size özelmiş hissine kapılabilirsiniz. Tabi bu, mayoları sizden ayırmaya izin vermemeli değil mi? Söz konusu ada olunca bazılarının aklına kaçamaklar geliyormuş. Artık o sizin bileceğiniz bir iş… Peki yazın gelen yerli turistler?

Yazın gelen yerli turistlere pek bir lafım yok. Kazıklıyorlar mı bilmiyorum ama pek sanmıyorum. Yaz demek okulların kapanması demek olduğu için ben İzmir’e dönüyordum. Ama çalıştığım işyeri sahipleri ve çalışanları yaz aylarında gelen yerli turistlerden pek şikayetçi sayılmazdı.

Peki hangi grup tehlikeli? İstisnaların kaideyi bozmadıklarını hatırlatarak, sömestr ve özellikle de bayram tatillerinde gelen grupların çok tehlikeli ve yaka silktiren cinsten olduğunu söyleyebilirim.

Geldikleri sezonda denizden faydalanamadıkları gibi hava durumu da bekledikleri gibi olmaz. Tekrar söylüyorum; bol güneşli olsa da Kıbrıs, kış mevsiminde soğuk oluyor, kardeşim! E hava soğuk, oteldeki aktiviteler bir süre sonra bayıyor, ören yerlere olan merak ortada zaten. Kumara da ilgi duyulmuyorsa başlıyorlar alışverişe. Alışveriş; otel dışı yeme içme, alkollü içecekler, Çin malı, fakat üstünde K.K.T.C. bayrağı bulunan ip, sap, çöp vs.

Türkiye’de de suyun 50 kuruş olduğu dönemde yerli turist gelir, dolaptan su alır, fiyatını sorar. 50 kuruş dersiniz, Türkiye’de 25 kuruş olduğunu iddia eder. Halbuki siz o ay İzmir’den yeni dönmüşsünüzdür, ve o bunu bilmez. 36 liralık ürünü 24 liraya indirmezsen azarlarlar.

Ekmek arası köfte siparişi verirler, birkaç dakika sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü, haber vermeksizin ortadan yok olurlar. Garsona hafif nedenlerden ötürü ağır tehditlerde bulunurlar, mutfağa girme hadleri vardır. Kızdıkları zaman ketçap ve mayonezi tamamını servis tabağına boşaltırlar.

Kandırırlar; esnaftan aldıkları ucuz hediyelikleri Türkiye’deki komşularına çok önemli bir şeymiş havasında armağan ederler.

Türkiye’de tedavülden kalkan paraları burada kullanmaya çalışırlar ve hala geçerli olduğunu söylerler.

Her şey dahil hayranları su bile satın almazlar. Tam alacakken bir anda otelde bedava olduğu akıllara gelir ve otele gitmeye daha 1-2 saat olmalarına rağmen almazlar.

Yukarıda verdiğim örneklerin çoğu bir-iki kez değil, her bayram tatilinde olan şeylerdir ve nedeni bir türlü bilinememektedir.

İşte kazıklama derken kastettiğim bunlardı. Her zaman esnaf turisti kazıklamıyor değil mi?