12 Kasım 2010 Cuma

Kıbrıslı !

Bugüne kadarki iletiler bildiğiniz üzere sadece bana aitti. Herhangi bir alıntı metin, kopyala-yapıştır yöntemiyle eklenmiş fotoğraf yayınlamamıştım. Ancak yakınlarımdan aldığım bağlantı önerilerinden birini geçen akşam okudum ve sizinle paylaşmayı istedim. Neden mi? Objektif tutumun elden bırakılmadığına inandığım bu yazı tatlı-sert şeklinde bir öz eleştiri. Öz eleştiri diyorum çünkü yazı Kıbrıslı olan Mahmut Anayasa'ya ait. Buyrun:

"Kıbrıslı, önündeki arabaya asla boru çalmaz, en azından bir taykacık bekler...
Kıbrıslı luggoya düşdüğünde gondura susdasının gırılacağını bilir...
Kıbrıslı "Ön kaput" lafını asla gullanmaz, "Gaboyu" bilir, üsdünde oturup bira da içer...
Kıbrıslı debriyaja, frene ve gaza basmaz. Glaja, stoba ve benzine basar. Hem da tapboz lamarina...

Kıbrıslı, ismini bilmediği birine mutlaka "Gardaş" diye çağırır. "Be Sör" deyenleri da var...
Kıbrıslı, en iyi arkadaşına "Noldu be hayvan" deyebilir, bu onun sevgi belirtisidir...
Kıbrıslının aslında en iyi arkadaşı yokdur, "Gomması" vardır, "Gommaları" vardır...
Kıbrıslı, gommasına "Arkadaşım" demez, "Gardaşcığım" der...

Kıbrıslı başka bir Kıbrıslı ile yanyana geldi mi mutlaka mangal yanar...
Kıbrıslı et dizerkan mutlaka bir şişcik da Guzu guyruğu dizer...
Kıbrıslı, ateşin eridemediği şefdali kebabının terpini, on dakikada hazmeder...
Kıbrıslıda şeker, kolestrol ve tansiyon ganidir ama yatağa düşene kadar yemeye devam eder...

Kıbrıslı gulumbraya, taze paklaya, çakızdese ve hellime hastadır, hellim da ona...
Kıbrıslı guru paklayı pazısız, guru börülceyi da rengasız yemez...
Kıbrıslı balığın yanında eşşek s..sin, sandücün arasında biklacık isder...
Kıbrıslı "Ye anam da köpeğe dökeceyik" der ama kimsenin gücüne gitmez...
                                       VEEEEEE...
Kıbrıslı ganimetle yoğrulmuştur. çoğunun götü bokludur...
Kıbrıslı "beni sokmayan yılan bin yaşasın" der, bu doğrultuda gider...
Kıbrıslı, aylıcığına bakar, kiracığına bakar, taksitciğine bakar...
Kıbrıslı, Pazar gün mangal yanar mı, ona bakar...

Kıbrıslı bitmiştir...
Kıbrıslı tükenmiştir...
Kıbrıslı yok olmuştur... Suçlu da gendidir. Çünkü;

60'dan önce "YES SIR"
60'dan sonra "ENDAKSİ GİRİYE"
74'den sonra ise "EVET EFENDİM" demiştir, demektedir.....!!!"

4 Nisan 2010 Pazar

Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı’nı halk seçiyor!

18 Nisan 2010, Pazar günü yapılacak seçimde halk sandığa gidip oy kullanacak. Evet, küçük bir ülke, daha kısıtlı kaynakları ve hakları var, ancak söz konusu Cumhurbaşkanlığı seçiminin halka bağlı olması, insanı imrendirmiyor değil.
Seçimlerden bahsediyoruz ya, sonuçlar seçmen sayısıyla doğru orantılı olarak saat 23:00 civarı açıklanıveriyor. Ertesi günü beklemek yok yani. Ben öğrenciyken, önceki seçimlerin sonucunu yerel televizyondan takip ediyorduk. Toplam sandık sayısının çok az olmasına gülmüştüm ve o seçimi Mehmet Ali Talat kazanmıştı.
Telaşlanmaya gerek yok; seçim sonucu açıklanınca, burada da herkes tahmin ettiği kişinin kazandığını söyledi.
Kıbrıs’ın en büyük 3 partisini alfabetik sırayla belirtelim: CTP; DP; UBP.
CTP’li Cumhurbaşkanı (Yeşil Parti) Mehmet Ali Talat’ın ve UBP’li Başbakan (Turuncu Parti) Derviş Eroğlu’nun da yarışacağı toplam 8 aday var. DP (Kırmızı Parti) Genel Başkanı Serdar Denktaş’ın ise Derviş Eroğlu’nu desteklediği belirtiliyor.








Dip Not: Seçim sonucuyla ilgili yorum yazamayabilirim, ya da aylar sonra yazabilirim. Hatta aylarca yazamayabilirim. Eylül’de görüşmek üzere…

12 Mart 2010 Cuma

Cem Seymen'in gözünden Kıbrıs

14 Mart 20:00'de CNNTÜRK, İş Seyahati programını izlemenizi öneririm.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bizim turistler bizi nasıl kazıklıyor?

"Bizim turistler bizleri nasıl kazıklıyor?" Sorusunun cevabını Kıbrıs’a gelen yerli turistleri ve tesisleri anlatarak cevaplandıracağım.

Otel ilanlarında görmüşsünüzdür; Kıbrıs’taki otel fiyatları ile Türkiye’deki otellerin fiyatları neredeyse aynıdır. Aslında fark vardır ve bunu sadece bazılarımız fark eder. Fiyatlarla birlikte yıldız sayıları da aynı olmasına rağmen Kıbrıs otelleri daha ucuzdur çünkü uçak biletinizin gidiş-dönüş ücreti de buna dahildir! Bu da kişi başı yaklaşık olarak 180 TL’ye tekabül ediyor.

En önemli etken ise kumarhaneler. Herkesin bildiği bu gerçek, Kıbrıs ekonomisinin en önemli unsurlarından biri. Anlayacağınız, Türkiye’deki kumarhane yasağının kalkması Kıbrıs ekonomisinin kül olması demektir. Diğer önemli etken ise Kıbrıs’ın denizinin asla ve asla tartışılamayacak derecede güzel olması. Plajlar işletme açısından iyi değerlendirilemiyor, o ayrı. O plajlar Türkiye’de olsaydı çok daha iyi değerlendirilirdi fakat bir o kadar da pahalı olurdu. Her taraf denizle çevrili olduğu için halk plajları çoğunluğu oluşturuyor. Aslında halk plajı diye bir şey yok; her yer keşfedilmemiş koy havasında olduğu için bazen sadece size özelmiş hissine kapılabilirsiniz. Tabi bu, mayoları sizden ayırmaya izin vermemeli değil mi? Söz konusu ada olunca bazılarının aklına kaçamaklar geliyormuş. Artık o sizin bileceğiniz bir iş… Peki yazın gelen yerli turistler?

Yazın gelen yerli turistlere pek bir lafım yok. Kazıklıyorlar mı bilmiyorum ama pek sanmıyorum. Yaz demek okulların kapanması demek olduğu için ben İzmir’e dönüyordum. Ama çalıştığım işyeri sahipleri ve çalışanları yaz aylarında gelen yerli turistlerden pek şikayetçi sayılmazdı.

Peki hangi grup tehlikeli? İstisnaların kaideyi bozmadıklarını hatırlatarak, sömestr ve özellikle de bayram tatillerinde gelen grupların çok tehlikeli ve yaka silktiren cinsten olduğunu söyleyebilirim.

Geldikleri sezonda denizden faydalanamadıkları gibi hava durumu da bekledikleri gibi olmaz. Tekrar söylüyorum; bol güneşli olsa da Kıbrıs, kış mevsiminde soğuk oluyor, kardeşim! E hava soğuk, oteldeki aktiviteler bir süre sonra bayıyor, ören yerlere olan merak ortada zaten. Kumara da ilgi duyulmuyorsa başlıyorlar alışverişe. Alışveriş; otel dışı yeme içme, alkollü içecekler, Çin malı, fakat üstünde K.K.T.C. bayrağı bulunan ip, sap, çöp vs.

Türkiye’de de suyun 50 kuruş olduğu dönemde yerli turist gelir, dolaptan su alır, fiyatını sorar. 50 kuruş dersiniz, Türkiye’de 25 kuruş olduğunu iddia eder. Halbuki siz o ay İzmir’den yeni dönmüşsünüzdür, ve o bunu bilmez. 36 liralık ürünü 24 liraya indirmezsen azarlarlar.

Ekmek arası köfte siparişi verirler, birkaç dakika sonra bilinmeyen bir nedenden ötürü, haber vermeksizin ortadan yok olurlar. Garsona hafif nedenlerden ötürü ağır tehditlerde bulunurlar, mutfağa girme hadleri vardır. Kızdıkları zaman ketçap ve mayonezi tamamını servis tabağına boşaltırlar.

Kandırırlar; esnaftan aldıkları ucuz hediyelikleri Türkiye’deki komşularına çok önemli bir şeymiş havasında armağan ederler.

Türkiye’de tedavülden kalkan paraları burada kullanmaya çalışırlar ve hala geçerli olduğunu söylerler.

Her şey dahil hayranları su bile satın almazlar. Tam alacakken bir anda otelde bedava olduğu akıllara gelir ve otele gitmeye daha 1-2 saat olmalarına rağmen almazlar.

Yukarıda verdiğim örneklerin çoğu bir-iki kez değil, her bayram tatilinde olan şeylerdir ve nedeni bir türlü bilinememektedir.

İşte kazıklama derken kastettiğim bunlardı. Her zaman esnaf turisti kazıklamıyor değil mi?

12 Ocak 2010 Salı

Ada'da Yılbaşı Eğlenceleri

Öncelikle kendi yılbaşı eğlencelerimden başlamak isterim.
Kıbrıs'taki yılbaşımı hep Mağusa-Suriçi'nde kutladım. Akrabamızın Suriçi'ndeki mekanında ailecek yenen akşam yemeği ve sohbetler eşliğinde başlar, saatler geceyarısına yaklaşırken televizyonda ne var diye bir göz atardım. Sonra da yürüyerek bir-iki dakikalık mesafedeki Namık Kemal Meydanındaki yılbaşı konserine katılırdım. En çok Jasmania adlı yerli grubun performansını beğenmiştim. Müzik kanalında çalan hemen hemen tüm popüler şarkıların söylendiği o yılbaşı akşamı bayağı eğlenmiştim.

Başka bir yılbaşında, konser arası sambacı kızlar çıkmıştı sahneye. En dandiğinden tabii ki! Ayırmak istemediğim için nereden getirildiğini ifade etmek istemiyorum.Kostüm kolilerin içinde kalmaktan acayip bir hale dönmüş olmalıydı. Gerçi kostüm denemezdi ve o gece çok sert rüzgar esiyordu. Öyle sert rüzgar vardı ki kızların kostümünün bir parçası olan mecazi kanat, bir anlamda gerçek anlama dönüşüp uçuracaklardı!

Bir diğer kutlamada ise hatırladığım kadarıyla Kıraç sahne almıştı. Aslında hangi sanatçının sahneye çıkacağı o gece belli olurdu, sürpriz olayı hani. Ama söz konusu büyük sanatçılar olunca sızıntı da büyük ve akışkan oluyor. Kıraç'ın geleceğini duymayan kalmamıştı neredeyse! Neyse, bende ve arkadaşlarda Kıraç'ın gerçekten de gelip gelmeyeceği konusunda şüphe ediyorduk. Kıraç bu, gelir mi hiç bin kişilik alana konser vermeye? Ya da bir taşla iki kuş vurup bir başka konserden sonra mı gelir diye de düşünmedik değil hani. Jasmania'nın performansı Kıraç'ın performansından daha doyurucuydu.

Peki diğer yerlerde kutlamalar nasıldır?
Konserler her sene olur. Mağusa-Suriçi ve diğer şehirlerin önemli noktaları -ki bunlar genelde Girne, İskele ve Lefkoşa'dır- konser ve akabinde havai fişek ile yeni yıla merhaba der.

Kapalı mekanlarda seçiciyimdir. Mümkün olabildiğince otantik -şark köşesi demiyorum!- ve az kalabalık olan, hoş ışıklandırılmış mekanlar yılbaşı ve diğer tüm günler gidebileceğim yerlerdir. Benimle hem fikirseniz Mağusa-Suriçi'nde Monk's (Türk Ticaret Bankasının oradan içeri girince) ve Ginkgo (Namık Kemal Heykelinin bahçesine bakıyor) ziyaret etmeniz gereken yerler arasındadır.
Meziyet olarak görmediğim gibi anlam da veremiyorum, diskolarda da yeni yıl kutlamaları yapılıyor ama ben hiç gitmedim. Kıbrıs'tayken hiç diskoya gitmedim desem inanır mısınız? Yılbaşı temaları tahmin edeceğiniz gibi seksi bir bayanın tepesindeki kelalaka noel baba şapkası, simli veya çok parlak bikinili dansçı kızlar vs. Sanırım yaşlıyım ya da geri kafalıyım.
Kumarhaneli otellerin kutlamalarını mutlaka bir yerde izlemiş veya okumuşsunuzdur, assolist gelir,şarkısını söyler vs. Vakti zamanında part-time çalışarak okuyan bendeniz Dağcan, paket turla düşük ücret ödeyip Kıbrıs'a ilk gelenleri rahatlıkla farkederdim. Bazıları tedavülden kalkmış bozuk paraları kakalamaya çalışırlardı! Aslında bu konuyu bir başka yazıda bütünüyle ele almalıyım. Başlık da şu olmalı: Bizim turistler bizleri nasıl kazıklıyor? Her türlü cinlik potansiyeline sahip bu arada kalmış tabaka, para harcamamak için otelden adımını atmaz veya dışarıda asla para harcamaz.

Evlerinde kutlayanlara saygım ve sevgim sonsuz. Belli ki onlar için önemli olan mekan değil şahıslar.

Kıbrıs'taki kutlamaların Türkiye'deki kutlamalardan farkı nedir? Konserlerde kızlar hallerinden memnundurlar, mukayese edilemeyecek derecede güzel havai fişek gösterileri vardır. Daha az enteresan vakalar olur.

Havalı seneler!

2 Ocak 2010 Cumartesi

Taksi Çevirmece

Yıl 2004, aylardan aralık. Türkiye'de ödümüzün kop kop olduğu taksimetreler Mağusa'daki taksilerde yok. Şehiriçi nereye gidersen git 3 milyon liradır, taksiler Maria Mercedes'tir. En güzellerindendir, birbirinden güzel Alman güzelleri birbirinden ayırmak, kayırmak mümkün değildir. Aksak otobüs 500 bin liradır. Otobüs boş çekerken taksi evrile çevrile tutulur.
Yıl 2005, aylardan eylül. Taksimetre, kampüsten suriçine 8 milyon der, otobüs naz yapar. Cıss yapmaya başlar taksi.
Yıl 2006, taksimetre nereye gideceğini sorar, 5 lira der. Sormazsan cevabı soran (taksimetre) söyler. Genelde cevabı 8 liradır.
Yıl 2007, taksimetre nereye gideceğini sorar, 5 lira der. Sormazsan cevabı soran (taksimetre) söyler. Genelde cevabı 8 liradır.
Yıl 2008, taksimetre nereye gideceğini sorar, 5 lira der. Sormazsan cevabı soran (taksimetre) söyler. Genelde cevabı 8 liradır.
Yıl 2009, taksimetre nereye gideceğini sorar, 5 lira der. Sormazsan cevabı soran (taksimetre) söyler. Genelde cevabı 8 liradır.